SINAV KORKUSUNA FARKLI PENCERELERDEN BAKIŞ
Hikayenin neresinde olursak olalım bazen fısıltılarını işittiğimiz
ve görmezden gelmeye çalıştığımız bazen çığlıklarına kulaklarımızı tıkamaktan
başka elimizden bir şey gelmeyen sihirli iki kelime; sınav korkusu. Peki;
neden, ne zaman, ne kadar, nasıl?
•Bizleri,
çocuklarımızı bu duyguyla yüzleşmek durumunda bırakan değişkenler neler?
•Hepimiz aynı
düzeyde mi etkisi altındayız bu duygunun yoksa bazılarımız biraz daha mı
şanslı?
•Bu kadar öcü müdür
bu duygu yoksa mevcut koşullardan beslenerek mi sevimsizleşir?
Hepimizin bu sorulara verebileceği birer cevabı vardır elbette ama
gelin bakalım psikoloji bilimi nasıl cevaplandırıyor bu soruları.
SINAV KORKUSUNA BİYOLOJİK YAKLAŞIM
Hızlı kalp çarpması, ağız kuruması ve avuçların terlemesi gibi
sınav korkusunun duygusal bileşeni olarak tanımladığımız tepkileri muhtemelen
hepimiz yaşamışızdır. Sınava tabi tutulmak bir tarafa sınava girmeyi
düşündüğümüz zaman bile stresli düşüncelerimiz duygusal bileşenleri tetikler.
Tetiklenen duygusal bileşenlerin bilgilerin işlenmesi sürecine etkileri hata
yapma ihtimalimizi yükseltir (Cassady & Johnson, 2002). Peki sizce bu
tepkilerden biri olan avuç terlemesi ne kadar yüksek düzeyde tetiklenebilir?
1991 yılında yapılan ve deneklerin 2007’den başlayarak 7’şerli olarak geri geri
saymalarının beklendiği bir deneyde deneklerin avuç terlemesinde kayda değer
bir artış olduğu gözlenmiştir. Basit bir görev olmasına rağmen böyle bir artış
söz konusuyken sınava girdiğiniz zaman nasıl bir tabloyla karşılaşabileceğimizi
düşünmek çok zor olmasa gerek. Bu noktada sınav korkusuna dönük kaygılarımıza
cevaben Biyolojik Yaklaşım’ın önerilerinden biri de rahatlama egzersizlerini ve
yatıştırıcı düşünme faaliyetlerini kapsayan bir stres programı.
SINAV KORKUSUNA BİLİŞSEL YAKLAŞIM
Yukarıda biyolojik yaklaşım temelli bir gözle sınav korkusuna
bakarken sınav korkusunun bizi karşı karşıya bıraktığı iki bileşenden biri olan
duygusal bileşeni tanımlamıştık. Şimdi Bilişsel Yaklaşım beraberinde ikinci
bileşenle tanışalım, aşırı kaygı. Araştırmalara göre performans odaklı yüksek
düzeydeki kaygılar doğru okuma, okuduğunu anlama ve önemli kavramları tanımlama
becerilerini olumsuz etkileyebiliyor (Cassady & Johnson, 2002). Bu noktada
bilişsel yaklaşım sınav korkusunun bilişsel bileşeninin etkilerinin olumlu ve
olumsuz olmak üzere her iki yönde de gelişebileceğini ve bu iki yönlü etkinin
öğrencinin kaygısını nasıl kanalize ettiğine bağlı olarak değiştiğini ifade
ediyor. Araştırmalar kaygılarını ders çalışmaya kanalize etmeyi başaran
öğrencilerin kaygılarını ders çalışmak yerine şikayet etmeyi tercih edenlere
göre daha başarılı olduklarını gösteriyor.
SINAV KORKUSUNA DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM
Yukarıda Bilişsel Yaklaşımın sınav korkusunun bilişsel bileşeni
olarak tanımladığı aşırı korkunun nasıl kanalize edildiğine bağlı olarak olumlu
etki oluşturabileceğini ifade etmiştik. Bu noktada Davranışsal Yaklaşım sürece
öz-yönetim mekanizmalarının eklenmesiyle birlikte ortaya çıkabilecek
mucizelerden bahsediyor. Araştırmacılar, öz-yönetim uygulamalarının ders
çalışma süresini, performanslarını artırdığını ve dolayısıyla öğrencilerin
notlarının yükseldiğini ifade ediyor. Tamam, kulağa güzel geliyor ama şimdi ne
yapmamız gerekiyor derseniz gelin Davranışsal Yaklaşım’ın bize sunduğu
önerilere bir bakalım.
•Sadece ders
çalışmak için kullandığınız bir yer belirleyin.
•Ders çalıştığınız
zaman kendinizi ödüllendirin.
•Ders çalışma
sürelerinizin kaydını tutun.
•Projeler
arasındaki öncelikleri belirleyin.
•Her bir görev/ödev
için ayıracağınız süreyi belirleyin.
•Diğerine geçmeden
önce önceki görevi tamamlayın.
SINAV KORKUSUNA PSİKANALİTİK YAKLAŞIM
Ertelemek; bireyin görevlerini, gecikme konusunda kaygılı veya
rahatsız edici hissetmesine sebep olabilecek düzeyde ötelemesi, ileriye
atmasıdır. Araştırmacılar yüksek sınav korkusu olan öğrencilerin düşük sınav
korkusu olan öğrencilere göre daha çok erteleme eğilimi gösterdiğini tespit
etmiştir. Bu noktada Psikanalitik Yaklaşım erteleme davranışıyla ilişkili
olduğu varsayımından yola çıkarak biliçdışı kişilik problemlerini inceler.
Bunun yanında çocukluk dönemine ait tecrübelerin de erteleme davranışı ile
ilgili dikkate alınması gereken değişkenlerden biri olduğu gerçeğini de
vurgular. Araştırmacılar, yüksek başarıya önem veren, çocukları için gerçek
dışı olarak tanımlanabilecek hedefler koyan veya başarıyı anne-baba sevgisiyle
eşleştiren otoriter ailelerin çocuklarında erteleme davranışının daha yüksek
görüldüğünü belirtiyor.
SINAV KORKUSUNA İNSANCIL YAKLAŞIM
İnsancıl Yaklaşım bizlere öğrencilerin akademik performanslarına
yönelik yürütülen çalışmalardan yola çıkarak bazı öneriler sunuyor.
•Potansiyelini
sorgula.
•Potansiyeline
gerçekleştirmenin yollarını ara.
•Seçme kapasitesine
sahip olduğunu bil.
•Herkesin özgün ve
özel olduğunun farkında ol.
•Öznel ve nesnel
duygularına birlikte inan.
Araştırmalara göre, öğrencilerin bireysel farkındalıkları ile
ilişkilendirilebilecek bu önerilerin hayat bulması için öğretmenlerin ve
ailelerin rolü ve müdahale şekilleri son derece önemli. İnsancıl yaklaşım,
başarısız çocukların çalışmaktan vazgeçmesine engel olmak ve potansiyellerini
ortaya çıkarmak adına destekleyici ve cesaretlendirici davranmamızı tavsiye
ediyor.
SINAV KORKUSUNA KÜLTÜRLER ARASI YAKLAŞIM
Kültürler Arası Yaklaşıma göre korkunun tanımı değişmese de
kültürel farklılıklar korkunun yoğunluğunu ve ifade ediliş şeklini
değiştirmekte, belirlemekte önemli bir role sahip. Örneğin en yüksek sınav
korkusu puanları Mısır, Ürdün ve Maceristan’da görülürken en düşük sınav
korkusu puanları Çin, İtalya, Japonya ve Hollanda’da tespit edilmiştir. Peki,
bu teoriye göre akademik başarıyı etkileyen kültürel faktörler nelerdir?
•Akademik başarının
önemi
•Kariyer fırsatları
•Ebeveynlerin
beklentileri
•Değerlendirilmenin
nasıl algılandığı
•Öğrencilerin
beklentileri
•Kısıtlı eğitim
olanakları
•Yüksek rekabet
•Özel çevresel ve
eğitimsel koşullar
Geçmişten bugüne değişmeyen bir gündem olan sınav korkusuna
dinamik bir alan olan Psikoloji biliminin kuramlarını temel alarak baktık.
Birbirinden farklı altı yaklaşımın sınav korkusuna dair açıklamalarını ve
önerilerini öğrendik. Şimdi yapmamız gereken son bir şey var: Elde ettiğimiz bu
bilgileri kendi içinde birleştirmek ve dört temel hedefe ulaşmak için
kullanmak.
•Tanımlamak
•Açıklamak
•Önceden kestirmek
•Kontrol etmek
Melike İşleyen, KAYI Okulları Psikolojik Danışmanı
Melike İşleyen, KAYI Okulları Psikolojik Danışmanı