25 Mayıs 2017 Perşembe

SINAV KORKUSU


SINAV KORKUSUNA FARKLI PENCERELERDEN BAKIŞ
Hikayenin neresinde olursak olalım bazen fısıltılarını işittiğimiz ve görmezden gelmeye çalıştığımız bazen çığlıklarına kulaklarımızı tıkamaktan başka elimizden bir şey gelmeyen sihirli iki kelime; sınav korkusu. Peki; neden, ne zaman, ne kadar, nasıl?
   •Bizleri, çocuklarımızı bu duyguyla yüzleşmek durumunda bırakan değişkenler neler?
   •Hepimiz aynı düzeyde mi etkisi altındayız bu duygunun yoksa bazılarımız biraz daha mı şanslı?
   •Bu kadar öcü müdür bu duygu yoksa mevcut koşullardan beslenerek mi sevimsizleşir?
Hepimizin bu sorulara verebileceği birer cevabı vardır elbette ama gelin bakalım psikoloji bilimi nasıl cevaplandırıyor bu soruları.

SINAV KORKUSUNA BİYOLOJİK YAKLAŞIM
Hızlı kalp çarpması, ağız kuruması ve avuçların terlemesi gibi sınav korkusunun duygusal bileşeni olarak tanımladığımız tepkileri muhtemelen hepimiz yaşamışızdır. Sınava tabi tutulmak bir tarafa sınava girmeyi düşündüğümüz zaman bile stresli düşüncelerimiz duygusal bileşenleri tetikler. Tetiklenen duygusal bileşenlerin bilgilerin işlenmesi sürecine etkileri hata yapma ihtimalimizi yükseltir (Cassady & Johnson, 2002). Peki sizce bu tepkilerden biri olan avuç terlemesi ne kadar yüksek düzeyde tetiklenebilir? 1991 yılında yapılan ve deneklerin 2007’den başlayarak 7’şerli olarak geri geri saymalarının beklendiği bir deneyde deneklerin avuç terlemesinde kayda değer bir artış olduğu gözlenmiştir. Basit bir görev olmasına rağmen böyle bir artış söz konusuyken sınava girdiğiniz zaman nasıl bir tabloyla karşılaşabileceğimizi düşünmek çok zor olmasa gerek. Bu noktada sınav korkusuna dönük kaygılarımıza cevaben Biyolojik Yaklaşım’ın önerilerinden biri de rahatlama egzersizlerini ve yatıştırıcı düşünme faaliyetlerini kapsayan bir stres programı.

SINAV KORKUSUNA BİLİŞSEL YAKLAŞIM
Yukarıda biyolojik yaklaşım temelli bir gözle sınav korkusuna bakarken sınav korkusunun bizi karşı karşıya bıraktığı iki bileşenden biri olan duygusal bileşeni tanımlamıştık. Şimdi Bilişsel Yaklaşım beraberinde ikinci bileşenle tanışalım, aşırı kaygı. Araştırmalara göre performans odaklı yüksek düzeydeki kaygılar doğru okuma, okuduğunu anlama ve önemli kavramları tanımlama becerilerini olumsuz etkileyebiliyor (Cassady & Johnson, 2002). Bu noktada bilişsel yaklaşım sınav korkusunun bilişsel bileşeninin etkilerinin olumlu ve olumsuz olmak üzere her iki yönde de gelişebileceğini ve bu iki yönlü etkinin öğrencinin kaygısını nasıl kanalize ettiğine bağlı olarak değiştiğini ifade ediyor. Araştırmalar kaygılarını ders çalışmaya kanalize etmeyi başaran öğrencilerin kaygılarını ders çalışmak yerine şikayet etmeyi tercih edenlere göre daha başarılı olduklarını gösteriyor.

SINAV KORKUSUNA DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM
Yukarıda Bilişsel Yaklaşımın sınav korkusunun bilişsel bileşeni olarak tanımladığı aşırı korkunun nasıl kanalize edildiğine bağlı olarak olumlu etki oluşturabileceğini ifade etmiştik. Bu noktada Davranışsal Yaklaşım sürece öz-yönetim mekanizmalarının eklenmesiyle birlikte ortaya çıkabilecek mucizelerden bahsediyor. Araştırmacılar, öz-yönetim uygulamalarının ders çalışma süresini, performanslarını artırdığını ve dolayısıyla öğrencilerin notlarının yükseldiğini ifade ediyor. Tamam, kulağa güzel geliyor ama şimdi ne yapmamız gerekiyor derseniz gelin Davranışsal Yaklaşım’ın bize sunduğu önerilere bir bakalım.
   •Sadece ders çalışmak için kullandığınız bir yer belirleyin.
   •Ders çalıştığınız zaman kendinizi ödüllendirin.
   •Ders çalışma sürelerinizin kaydını tutun.
   •Projeler arasındaki öncelikleri belirleyin.
   •Her bir görev/ödev için ayıracağınız süreyi belirleyin.
   •Diğerine geçmeden önce önceki görevi tamamlayın.

SINAV KORKUSUNA PSİKANALİTİK YAKLAŞIM
Ertelemek; bireyin görevlerini, gecikme konusunda kaygılı veya rahatsız edici hissetmesine sebep olabilecek düzeyde ötelemesi, ileriye atmasıdır. Araştırmacılar yüksek sınav korkusu olan öğrencilerin düşük sınav korkusu olan öğrencilere göre daha çok erteleme eğilimi gösterdiğini tespit etmiştir. Bu noktada Psikanalitik Yaklaşım erteleme davranışıyla ilişkili olduğu varsayımından yola çıkarak biliçdışı kişilik problemlerini inceler. Bunun yanında çocukluk dönemine ait tecrübelerin de erteleme davranışı ile ilgili dikkate alınması gereken değişkenlerden biri olduğu gerçeğini de vurgular. Araştırmacılar, yüksek başarıya önem veren, çocukları için gerçek dışı olarak tanımlanabilecek hedefler koyan veya başarıyı anne-baba sevgisiyle eşleştiren otoriter ailelerin çocuklarında erteleme davranışının daha yüksek görüldüğünü belirtiyor.

SINAV KORKUSUNA İNSANCIL YAKLAŞIM
İnsancıl Yaklaşım bizlere öğrencilerin akademik performanslarına yönelik yürütülen çalışmalardan yola çıkarak bazı öneriler sunuyor.
   •Potansiyelini sorgula.
   •Potansiyeline gerçekleştirmenin yollarını ara.
   •Seçme kapasitesine sahip olduğunu bil.
   •Herkesin özgün ve özel olduğunun farkında ol.
   •Öznel ve nesnel duygularına birlikte inan.
Araştırmalara göre, öğrencilerin bireysel farkındalıkları ile ilişkilendirilebilecek bu önerilerin hayat bulması için öğretmenlerin ve ailelerin rolü ve müdahale şekilleri son derece önemli. İnsancıl yaklaşım, başarısız çocukların çalışmaktan vazgeçmesine engel olmak ve potansiyellerini ortaya çıkarmak adına destekleyici ve cesaretlendirici davranmamızı tavsiye ediyor.

SINAV KORKUSUNA KÜLTÜRLER ARASI YAKLAŞIM
Kültürler Arası Yaklaşıma göre korkunun tanımı değişmese de kültürel farklılıklar korkunun yoğunluğunu ve ifade ediliş şeklini değiştirmekte, belirlemekte önemli bir role sahip. Örneğin en yüksek sınav korkusu puanları Mısır, Ürdün ve Maceristan’da görülürken en düşük sınav korkusu puanları Çin, İtalya, Japonya ve Hollanda’da tespit edilmiştir. Peki, bu teoriye göre akademik başarıyı etkileyen kültürel faktörler nelerdir?
   •Akademik başarının önemi
   •Kariyer fırsatları
   •Ebeveynlerin beklentileri
   •Değerlendirilmenin nasıl algılandığı
   •Öğrencilerin beklentileri
   •Kısıtlı eğitim olanakları
   •Yüksek rekabet
   •Özel çevresel ve eğitimsel koşullar

Geçmişten bugüne değişmeyen bir gündem olan sınav korkusuna dinamik bir alan olan Psikoloji biliminin kuramlarını temel alarak baktık. Birbirinden farklı altı yaklaşımın sınav korkusuna dair açıklamalarını ve önerilerini öğrendik. Şimdi yapmamız gereken son bir şey var: Elde ettiğimiz bu bilgileri kendi içinde birleştirmek ve dört temel hedefe ulaşmak için kullanmak.
   •Tanımlamak
   •Açıklamak
   •Önceden kestirmek
   •Kontrol etmek

Melike İşleyen, KAYI Okulları Psikolojik Danışmanı

STEM


NEDİR BU “STEM” DEDİKLERİ
Son zamanlarda pek çok yayında STEM eğitiminden söz edildiğini görmekteyiz. Peki, nedir bu STEM eğitimi? Neden bu kadar önemsenmektedir? Ülkemizde bu alanda ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? Yazımızda kısaca bu soruların yanıtlarından söz etmeye çalışacağız.

STEM; Science (Fen), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik) ve Mathematics (Matematik) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. Yani disiplinler arası sınırların kaldırıldığı, fen ve matematik alanlarının birlikte kullanıldığı, yaparak ve keşfederek öğrenmeye yönelik bir sistemdir. Burada temel amaç öğrencinin yaratıcılığını destekleyerek üretkenliğin artırılmasıdır. Derslerde öğrendiği teorik bilgileri uygulama imkanı bulan öğrencileri özgür düşünmeye, işbirlikçi çalışma ortamına uyum sağlamaya teşvik etmektir. Böylece düşünen, üreten, problemlerin kendisinden çok çözümüne odaklanan, problem çözme becerisi ve özgüveni yüksek, analitik düşünce yapısına sahip bireylerin yetiştirilmesi mümkün olacaktır.

Gelişen teknoloji ile birlikte çağımızda yeni meslekler ortaya çıkmaktadır. Bu mesleklerin tanınması ve geliştirilmesi, ülkelerin ekonomik kalkınması ile doğrudan ilişkilidir. Günümüzde pek çok iş teknoloji sayesinde daha hızlı, daha az hatalı ve daha az işgücüyle yapılabilmektedir. Drone’larla taşınan kargolar, 3D yazıcıların kullanımı gibi pek çok örnek bu görüşü desteklemektedir. İşte bu nedenle STEM eğitimi yıllardır pek çok ülkede oldukça önemli konumdadır.

Ülkemizde MEB tarafından oluşturulmuş bir eylem planı ve 2015-2019 yılları için geliştirilmiş bir stratejik plan bulunmaktadır. Halen 7 ve 8. sınıflarda uygulanmakta olan teknoloji ve tasarım dersi bu projenin önemli elemanlarındandır. TÜSİAD elde ettiği veriler doğrultusunda özellikle 2014 yılında STEM eğitiminin önemine dikkat çekmiştir. TÜBİTAK da bu konuyla yakından ilgilenmektedir.2011-2016 bilim ve teknoloji kalkınma planı dahilinde okullarda bilim fuarları düzenlemektedir. Ayrıca 2013 yılından bu yana faaliyette olan bilim merkezlerinde meraklı ve öğrenmeye açık olan öğrencilere eğitim verilmektedir. Ülkemizdeki bazı üniversitelerde STEM  eğitimine geçilebilmesi için öğretmenlerimize yönelik geliştirme çalışmaları yapılmaktadır (Hacettepe Ünv., İstanbul Aydın Ünv. gibi).


Günümüzde yoğun olarak yapılan STEM çalışmalarından biri de ülkemizin gururu olan Prof. Dr. Aziz Sancar önderliğinde yürütülmektedir. “gisproject (girls in stem)” isimli bu proje ile 6. Sınıfa giden kız öğrencilerin STEM eğitimi alması sağlanmaktadır. Özellikle kız çocuklarının STEM ile ilgili farkındalıklarını artırmak, yurt dışında bu konuda yapılan çalışmalara dahil olmasını sağlamak da projenin ana hedeflerindendir. Ayrıca Suriyeli mülteci çocukların topluma uyumunu sağlamaya yönelik de pek çok çalışma yapılmaktadır. Okulumuzdaki bir söyleşiye katılarak öğrencilerimizle başarı öyküsünü paylaşan, onlara “asla pes etmeyin” mesajını veren Sn. İnci Kadribegiç de bu projede gönüllü olarak görev almaktadır.

Melek Bıçakçı, KAYI Okulları Biyoloji Öğretmeni

9 Mayıs 2017 Salı

LİSE SEÇİMİNDE REHBERLİK EDECEK SORU VE CEVAPLAR



TEOG Sınavlarını geride bıraktığımız şu günlerde öğrencilerin ve ailelerin en önemli gündem maddeleri arasında doğru lise seçimi yer alıyor. Ergenlikten gençliğe adım atılan bu dönem, akademik açıdan olduğu kadar sosyal gelişim ve öğrencilerin geleceğe hazırlanması açısından da büyük önem taşıyor. Gençler karakterlerinin oturduğu bu süreçte, meslek seçimlerini etkileyecek potansiyellerini ve yeteneklerini keşfediyorlar. Belirlenen hedefleri doğrultusunda üniversite hazırlığı ve planlaması yaparak kariyerlerini lisede çiziyorlar. Elbette ki iyi bir lise seçiminin böylesi kritik değer taşıması, gençlerin ve ailelerinin kafalarında cevaplanması gereken soruların oluşmasına neden oluyor. İşte bu sorular ve cevaplardan bazıları...

Seçeceğiniz lisenin “klasik” bir eğitim anlayışına sahip olması gerekli midir?
Klasik eğitim anlayışı sunan, sınav odaklı, öğrencinin kişilik ve öğrenme alanlarındaki farklılıklarını göz ardı eden eğitim sistemleri artık çok geride kaldı. Uzun yıllardır eğitim sektöründe yer alan ancak bu dönüşüme ayak uyduramayan eğitim kurumları 21 yy. dünyasına hazırlanan çocuklarımızın beklentilerini karşılamayacaktır. Akademik öğrenmeler ile sosyal öğrenmeleri ayrılmaz bir bütünün parçası olarak gören okullar öncelikli değerlendirilmelidir. En yeni teknolojileri ve disiplinler arası çalışmaları eğitim süreçlerine dahil eden, öğrenme ortamlarını “yaşayarak” öğrenmeyi pekiştiren atölyelerle zenginleştiren, doğa temelli eğitim uygulamalarını tüm disiplenlere aktif olarak yerleştirebilen eğitim kurumları “yeni nesil” okul olarak hem öğrencileri hem de velileri mutlu etmektedir.

Lise seçiminde referansa göre mi hareket edilmelidir?
Duyduklarınız, araştırmalarınız ve referanslar sonucunda bir okul listesi hazırlamak doğrudur. Ancak seçeceğiniz eğitim kurumunun sizin ve çocuğunuzun beklentilerine uygun olması, okulun misyon ve vizyonu ilk bakacağınız başlıklar arasında olmalıdır. İyi bir lise eğitimi; akademik donanımın yanı sıra çocuğunuzu mutlu kılan, kendini “birey” olarak hissetmesini sağlayan, özgür ve demokratik bir okul ortamında mümkündür. Olumlu okul iklimini sunabilen kurumlar, her alanda olduğu gibi referans ve “kulaktan kulağa” tavsiye ile eğitime önem veren her ailenin dikkatini er ya da geç çekecektir.

Lisenin eğitim müfredatı hangi açılardan fark yaratmalıdır?
Lise eğitiminin müfredat dışı özgün dersler ile zenginleştirilmesi, öğrencilerin sosyal ve kültürel farkındalıklarının gelişmesini, hayatın her alanında değerlendirebilecekleri farklı kategorilerdeki eğitim programlarına katılmalarını sağlar. Çevre okuryazarlığı, işaret dili, değerler, sağlık, yaşam becerileri, gastronomi, bilişim teknolojileri, tarım eğitimi vb. programlarla akademik ve sosyal gelişimi aynı potada eriten müfredatlar, öğrencinin üniversitedeki ve sonrasındaki hedeflerini belirlemelerinde temel teşkil eder. Yönelim ve ilgilerini doğrudan deneyimleyerek keşfetme imkanı yakalayan gençlerin spor, sanat ve sosyal alanlarda yeteneklerini geliştirebildikleri, ulusal ve uluslararası proje ve yarışmalara katıldıkları, her yıl mutlaka bir sosyal sorumluluk projesini hayata geçirebildikleri lise eğitimi; kendine güvenen, ulusal ve uluslararası değerlerle donanmış  bir nesli geleceğe taşıyacaktır.

İyi bir lisenin tek hedefi gençleri seçkin bir üniversiteye yerleştirmek midir?
Hayır. Yoğun üniversiteye hazırlık programı ve doğru kariyer planlama süreci ile öğrencinin seçkin bir üniversiteye yerleşmesi öğrencilerin ve ailelerinin temel beklentileri arasında yer alsa da okul ve ailelerin sadece üniversite başarısını hedeflemeleri öğrencilerin sosyal gelişimlerinin göz ardı edilmesine yol açabilir. Bu açıdan iyi bir lisenin öğrencinin üniversite ve hayat başarısını sağlayacak akademik ve sosyal gelişimini dengeli bir çerçeveye oturtması büyük önem taşır. Gençlerin kendilerine, çevrelerine ve hayata dair yepyeni keşifler yapabildikleri, renkli ve yaratıcı yanlarını özgürce öne çıkarabildikleri, bilgi, beceri ve deneyime yaşayarak ulaştıkları, sadece sınavlara takılı kalmayıp sosyal hayatta da başarıyı kazanabildikleri bir okul ortamı öğrenciyi hem üniversiteye hem de hayata hazırlayacaktır.

Üniversiteye hazırlık sürecinde öğrencilerin bireysel uygulamalarla desteklenmesi gerekir mi?
Üniversite sınavını kazanıp istediği bölüme yerleşmek hemen hemen her öğrencinin hayalini süsler. Bu hayallere ulaşmak amacıyla öğrencilerin 9. sınıftan itibaren sistemli bir hazırlık sürecinin içine girmeleri önem taşır. Bu süreçte “birebir” yapılan koçluk çalışmaları, etütler, öğrencinin eğilimlerine yönelik mesleki provalar, farklı öğrenme stillerine sahip öğrencilerin üniversiteye hazırlık sınavlarında maksimum başarıya ulaşmalarını sağlar. Ancak unutmamak gerekir ki sınav başarısı bir ekip işidir. Sınava hazırlık ekibi veli, öğretmen ve öğrenciden oluşur. Bu noktada iletişimi sağlayan rehberlik biriminin, veli geri bildirimi ve motivasyon konularında destek olması önem taşır.

Rehberlik ve kariyer planlama çalışmaları ne kadar önemlidir?
Lise eğitimi, öğrencilerin kendilerini keşfettikleri, ilgi ve yeteneklerini fark ettikleri ve bu doğrultuda kendilerine uygun hedefler belirledikleri süreci kapsar. 9. sınıftan itibaren yapılan hedef belirleme çalışmaları, kariyer günleri, ilgi envanterleri, mesleki gözlem ve tanıtım çalışmaları, üniversite tanıtım ve gezileri, üniversite giriş sınavları sonrasında yapılacak tercih danışmanlığı öğrencilerin geleceği konusunda doğru karar vermesi adına büyük bir önem taşır.

Lisede yabancı dil eğitiminde hedef ne olmalıdır?
Günümüz dünyasında bildiğimiz en önemli doğru bir lisanın bir meslekten öte olduğudur. Lisan bilmeyen üniversite mezunu meslek sahibi bireylerin kendini geliştirebilme alanları çok sınırlıdır. Lise eğitimi öncesinde hazırlık sınıfı niteliğinde devam eden bir yıl, öğrencilerin yoğun akademik program öncesinde yabancı dil bilgilerini üst düzeyde öğrenmelerini amaçlar. Bir dünya dili haline gelen İngilizce’nin, uluslararası düzeyde öğretilmesi, dilbilgisinin yanı sıra konuşma, anlama, araştırma, dinleme ve yazma becerilerinin edinilmesi lisedeki yabancı dil eğitiminin temelini oluşturur. Uluslararası geçerliliği olan eğitim müfredatları çerçevesinde uluslararası programlarının uygulandığı okullar, bu okullardan mezun olan öğrencilerin Uluslararası Lise Diploması alarak dünyanın birçok ülkesinde sınavsız üniversiteye girebilme ve burs imkanına sahip olmasını sağlar. Yoğun İngilizce eğitimine paralel olarak, seçilen ikinci yabancı dil de öğrencilerin mesleki yaşamlarında kullanabilecekleri artı bir kazanım olmaktadır.

Lisenin sunduğu fiziksel şartlar ve kampüs olanakları nasıl olmalıdır?
Öğrencilerin günün yaklaşık 8 saatini okulda geçirmeleri, okul ortamının sağlıklı ve güvenli olmasını ön koşul olarak gerektirir. Sınıfların kalabalık olmaması, “akıllı sınıf” özelliği taşıyan, ferah ve konforlu dersliklerin tasarlanmış olması, deney ve gözlem imkanı sağlayan laboratuarların bulunması, farklı deneyimler kazanacağı atölyelerin bulunması, öğrencilerin sosyal özelliklerini geliştirebileceği sanat ve spor alanlarının olması iyi bir eğitim için önemli unsurlardır. Öğrencilerilerin kendilerini ifade edebilecekleri fırsatlar sunan, ilgi çekici, merak ve heyecan uyandıran çalışma ortamları bulunan okullar da şüphesiz eğitimin kalitesi daha da artacaktır. Yerleşkesinin konumu ile doğanın içinde daha fazla yaşama ve öğrenme fırsatı sunan okullar, çocuklara kendilerini doğanın bir parçası olduklarını hissettirmesi açısıdan gün geçiktikçe daha fazla değer taşıyor.

Liselerin düzenlediği giriş ve bursluluk sınavları ücretler konusunda avantaj sağlar mı?
Tanıtım Günleri çerçevesinde organize edilen giriş sınavları liseye geçiş yapacak öğrencilere başarıları oranlarında burs kazanma imkanı sağlıyor. Aynı zamanda Lise Hazırlık ve 9. sınıfa başvuran adaylar, TEOG Sınavı başarı puanlarına göre burs imkânına sahip olabiliyorlar. Akademik başarının yanı sıra sanat, spor ve sosyal alanlarda da başarıları bulunan öğrenciler de ön değerlendirmeden geçtikten sonra farklı oranlarda burs almaya hak kazanabiliyorlar. 

BONUS BİLGİ: KAYI Okullarında 13 Mayıs 2017 Cumartesi günü eğlenceli bir programla aday öğrencilerin ağırlanacağı bir Tanıtım Günü programı düzenleniyor. Akademik düzey belirleme sınavının ardından etkinlik atölyelerine katılacak olan öğrenciler Doğukan Manço’nun DJ Performansını izleyebilecek. Kurumun diğer bir sınavı ise 27 Mayıs 2017 Cumartesi günü gerçekleşecek. Bu kez Yüksek Sadakat grubunun sahne performansını izleyecek olan aday öğrenciler etkinliklerle dolu, müziğe doyacakları keyifli bir gün geçirecekler. 












ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ BAŞLADI

30 Haziran Cumartesi ve 1 Temmuz Pazar günü 3 oturumda gerçekleşen 2018 YKS sonuçlarının 31 Temmuz’da açıklanmasının ardından TYT (Teme...