29 Kasım 2017 Çarşamba

ARA TATİLDE ÖĞRENCİLERE TAVSİYELER


Öğrencilerimiz, 2017-2018 eğitim-öğretim yılının yoğun temposuna 9 günlük bir tatille ara verdiler. Bu tatil süreci; öğrencilerimizin dinlenmeleri, kendilerini yenilemeleri için iyi bir fırsat olmakla birlikte; eksik kazanımlarını tamamlamak, eğitim-öğretim yılına daha donanımlı devam etmek için de güzel bir fırsat dönemi.

Yoğun bir tempodan çıkan olan öğrencilere, tatil sürecinde hem dinlenmelerini hem de verimli zaman geçirmelerini öneriyoruz.

Öğrencilere ara tatil için bazı öneriler:

1. Konu tekrarı yapmak: Unutmayı önlemenin en iyi yolu yapılan tekrarlardır. Özellikle geçmiş konulardan çok fazla hatası çıkan öğrenciler genel tekrara ağırlık vermelidir. Yabancı dil eğitimini pekiştirmek adına tatil pek çok fırsat sunabilir. Öğrencilerin evde, turistik mekânlarda, arkadaşlar arasında yabancı dil ile iletişime geçmeleri yabancı dilde konuşma becerilerini geliştirmelerini sağlayacaktır. Ayrıca öğrenilen dilde kitaplar okumak, film izlemek, müzik dinlemek de oldukça faydalı olacaktır.
2. Eksik kalan konuları tamamlamak: Konu eksiği fazla olan öğrenciler, tatilde önceliği eksik konularını tamamlamaya ayırmalıdır. Çünkü eksik bilgilerin üzerine yapılan öğrenme verimli sonuçlar vermez, yeni bilgilerin tam ve bilinçli olarak öğrenilmesini engeller.
3. Çalışılmış olunmasına rağmen zayıf hissedilen derslere ya da konulara yoğunlaşmak: Örneğin, öğrencinin matematikten çok fazla eksiği varsa öğrenci tatil döneminde bu derslere daha fazla vakit ayırarak eksiklerini gidermelidir.
4. Yeni konular çalışmak: Konu eksikleri olmayan ve çalıştığı konulardan çok az soru kaçıran öğrenciler bu stratejiyi kullanabilirler.
5. Sınavlara hazırlık yapmak: Özellikle 12. sınıf öğrencilerimizin YKS konularını belirli ölçüde ilerletmiş olmaları önemlidir. Konuları tamamlamak, daha fazla soru çözme, çıkmış soruları analiz etme ve netleri arttırmak için faydalı olacaktır.

Ders eksiklerini tamamlama düzeyinde hazırlanan planların yanı sıra tatiller, öğrenciler için yeni şeyler keşfedebilecekleri ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunabilecekleri zaman dilimleridir. Kişisel gelişim kavramı içerisinde en etkili gelişim aracı; kitaplardır. Kitabın başarı kazandırmadaki etkisi yadsınamayacak bir gerçektir. Ayrıca tatilde kitap okumaya başlamak, böyle bir alışkanlığa sahip olmayan öğrenciler için bu alışkanlığı kazanmaları, kitap okumanın keyfini yaşamaları açısından bulunmaz bir fırsattır. Bundan dolayı kitap okumak, iyi bir tatil programının olmazsa olmazlarındandır.

Tüm planlamaların ardından akıllara şu soru gelebilir: Peki, tatil demek ders çalışmak, tekrar yapmak ve kitap okumak mı demek? Tabii ki hayır!  Derslerin yorgunluğunun atılması, bedenin ve zihnin dinlenmesi ve rahatlaması da gerekir. Zaten okul olmadığından farklı aktivitelere ayıracak vakit olacaktır. Bundan dolayı da tatil programına keyif alınacak sosyal aktiviteleri de eklemek önemlidir.

Bu aktiviteler şunlar olabilir:
* Sevilen, geliştirici televizyon programlarını izlenmek.
* Bilgisayar ile çalışma ve bilgisayarda sınırlı oyun oynamak.
* Yakınları ziyaret etmek.
* Arkadaşlarla bir araya gelip ortak aktiviteler yapmak.
* Spor aktivitelerine katılmak.

* Kendisine katkı sağlayacak geziler ve hobilere daha çok zaman ayırmak.

9 Kasım 2017 Perşembe

SPOR GELİŞİME KATKI SAĞLIYOR


Spor, sadece sağlığı koruma ve güçlendirme amacı taşımıyor. Bedensel enerjinin ve ruhsal gerilimin boşaltılmasını sağlayan tedavi edici bir yönü de bulunuyor. Genel Müdürümüz Deniz Demirtaş, sporun anaokulu çağından itibaren yaygın bir şekilde eğitim programlarına dahil edilmesi gerektiği yönündeki tavsiyelerini aktarıyor.

Spor, sadece sağlığı koruma ve güçlendirme amacı taşımaz. Sporun bedensel enerjinin ve ruhsal geriliminin boşaltılmasını sağlayan tedavi edici bir yönü de vardır. Günümüzde spora olan ilginin giderek artıyor artması, beton duvarlar arasına sıkışmış hareketsiz, rutin yaşamların; sporun iyileştirici yönünü keşfederek, yeniden canlanma ve sağlığa kavuşma isteklerinin olumlu bir sonucudur.

Spor eğitiminin anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise seviyelerinde yaygın bir şekilde eğitim programlarına dahil edilmesi ve çocukların farklı spor branşlarında eğitim almaları ise çocukların sporda seyirci olmanın ötesine geçerek, sporu gündelik hayatlarının bir parçası ve bir yaşam kültürü haline getirebilmelerine imkan sağlar.

Düzenli fiziksel egzersizler, çocukların kemik ve merkezi sinir sistemi gelişimini olumlu yönde etkilerken, kilo kontrolü ile dengeli bir şekilde kilo almalarını sağlar. Bunun da ötesinde düzenli olarak spor yapan, bir branş üzerinde yoğunlaşan çocuklar özgüvenlerini ve sorumluluk bilincini geliştirirler. Zamanı doğru kullanabilme, başkalarıyla iletişim kurabilme becerilerini kazanırlar. Takım sporları sayesinde paylaşmayı, dayanışmayı, yardımlaşmayı, ekip çalışmasını öğrenen çocuklar, kendi yeteneklerini keşfederler. Sporla hafızalarını ve aynı zamanda da zekalarını güçlendiren çocuklar; geniş bir sosyal çevreye sahip olurlar ve olumlu benlik gelişimi edinirler. Yarışan, kazanan, kaybeden çocuklar farklı duygu ve heyecanları deneyimleyerek mutlu olabilmeyi öğrenirler. Sporda edindikleri bilgileri günlük yaşamlarına aktararak başarılı olurlar, takdir edilirler. 

Spora başlamadan önce çocuğun sağlık tablosunu öğrenmek ve çocukları sağlık durumlarına göre spor alanlarına yönlendirmek önem taşır. Örneğin; 5 – 8 yaş arası çocuklar bütün vücut hareketlerini içeren, büyük kas gruplarına yönelik hareketleri yapabilecekleri atletizm, yüzme ve jimnastik sporlarına yönelebilirler. 8 – 10 yaş civarındaki çocuklar ise daha çok takım sporlarına yönelerek branşların temel spor bilgi ve hareketlerini edinmeye başlayabilirler. Çocukluk döneminde halk oyunları, dans, bale gibi hareketli aktiviteler de çocukların sağlıklı yollardan enerjilerini boşaltmalarını sağlayabilir.

Her zaman, her yerde spor!
Zihinsel gelişim ile fiziksel gelişim paralel bir süreçle gerçekleşiyor ve bu süreçte fiziksel gelişim zihinsel gelişimi destekliyor. Erken dönemde ne kadar çok uyarıcı ile beyindeki nöronlar aktive edilirse, ilerleyen yaşlarda beyin canlılığını koruyarak, kapasitesini genişletebiliyor. Çocukluğundan itibaren sporun içinde olan bireyler, yeni şeyler öğrenmede ve vücutlarını daha etkili ve verimli kullanmakta daha başarılı oluyorlar. 

Bu olguyu desteklemesi gereken okul müfredatlarının da çocuklara sporun her zaman ve her yerde yapılabileceği algısını kazandıran spor eğitim programları ile zenginleştirilmesi önem taşıyor. Beden eğitimi derslerini Cross Action programları ile zenginleştiren KAYI Okulları, öğrencilerin herhangi bir ağırlık, alet ya da ekipman kullanmadan temelde vücut ağırlığı ile yapılan hareketleri öğrenmelerini sağlıyor. Zindelik kazandıran, eğlence ve aksiyon açısından çok zengin olan bu program kapsamında çocukların en doğal ihtiyaçları olan koşma, zıplama, tırmanma, kaldırma, atma vb. hareketleri günlük hayatları içinde daha özgür, sağlıklı ve güvenli olarak yapmalarına katkıda bulunmak amaçlanıyor. Tatilde, parkta, bahçede, evde, her yerde uygulanabilen, temel güç ve kondisyon çalışmalarını içeren bu program ile öğrencilerin sadece iyi birer sporcu değil, aynı zamanda çalışkan, kararlı ve dirençli bireyler olarak yetişmeleri hedefleniyor. 

Cross Action uygulamaları yaş gruplarına göre nasıl ilerliyor?
Cross Action, 3-16 yaş aralığındaki çocuklara özel olarak yaptırılan, onların yaş gruplarına uygun olarak yönetilen ve uygulanan bir metodolojiye sahip, “güç – kondisyon” bağlantısını esas alan bir program bütünü. Grup ortamında yer alan çocuklar, ölçülebilen sonuçlar veren eğlenceli ve merak uyandıran egzersizlere dahil olarak herhangi bir ağırlık, alet ya da ekipman kullanmadan temelde vücut ağırlığı ile yapılan hareketler topluluğunu tanıyorlar. Futboldan, yüzmeye, jimnastikten, kayağa kadar her spor dalı için temel bir disiplin kazanıyorlar.

Fiziksel ve ruhsal faydaları özel olarak incelenen program, postur analizi ve egzersiz eğitimini kapsayacak şekilde anasınıfından lise sınıflarına kadar tüm seviyelerde müfredat içerisinde yer alıyor. Anaokulu yaş grubundaki çocuklar kendi yaşlarına uygun özel antrenman programlarına katılırken, ilkokul, ortaokul ve lise için ayrı antrenman programları uygulanıyor. Her yaş grubu öğrencinin gelişimi takip edilerek yaşı ilerledikçe tüm programlara dahil edilmesi sağlanıyor.

Erken çocukluk dönemlerinde, çocukların fiziksel ve nörolojik gelişimlerini destekleyen Cross Action programı; ergenlik dönemlerinde, gençlerin güçlenip, kondisyon kazanmaları, yaptıkları diğer sporlara da eğlenceli ve etkili bir şekilde temel oluşturmalarını sağlıyor.

7 Kasım 2017 Salı

LİSEYE GEÇİŞTE MAHALLİ YERLEŞTİRME SİSTEMİ NELER GETİRİYOR?


Ortaokulun ardından liseye geçişte TEOG yerine getirilen yeni model, kısa ve uzun vadeli birçok değişimi beraberinde getiriyor. Hem TEOG hem de daha önceki modellerle karşılaştırıldığında sistem iki temel farklılık arz ediyor: İlki, yapılacak merkezi sınava katılımın isteğe bırakılması. Diğeri ise merkezi sınava girmeyen veya sınava girdiği halde başarılı olamayan öğrenciler için eğitim bölgesine göre mahalli yerleştirme yapılacak olması. KAYI Okulları Genel Müdürü Deniz Demirtaş, bu sistemin getireceği yeniliklerle ilgili değerlendirmelerini paylaşıyor.

Liseye geçişte TEOG yerine gelen yeni modelin temelini oluşturan “eğitim bölgesi mahalli yerleştirme sisteminde” mahalli diye anılan sınırların geniş çapta ele alınması, öğrencilerin istemedikleri bir okula gitmek zorunda kalmasını engelleyebilecektir. Sayısı 1 milyonun üzerinde olan, yüzde 92 gibi ciddi bir çoğunluğun devam edeceği ve sınavsız girilebilecek liselerin; hem potansiyel talebi karşılayacak tür ve sayıda hem de öğrencilerin akademik ve sosyal gelişimini destekleyecek nitelikte olması gerekmektedir. 

Bir eğitim bölgesi sınırı içinde, nitelikli okullar ayarında fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, Anadolu liseleri ve meslek liseleri çeşitliliğinde okullar bulunur hale getirilmelidir. Bu kapsamda sınavsız girilebilecek okulların yeniden organize edilerek itibarlarının yükseltilmesi, istenerek talep edilir hale getirilmesi uygun olacaktır. Böyle bir çeşitlilik ve kalite sunulamadığında, eğitimde fırsat eşitliğinden söz etmek mümkün olmayacaktır.

“Yüzde 9’luk dilimden başlayarak göreceli olarak nitelikli okulların bulunduğu bölgeye yönelecek ikamet göçü sebebi ile arzın üstünde bir talep oluşursa açıkta kalan olur mu? Açıkta kalan öğrenciler, bu beş tercih dışında başka bir okula mı yerleşir?” sorularının cevaplanması gerekmektedir. Dolayısıyla kendi beş tercihi dışındaki bir okula yerleştirilen öğrencilerde bir memnuniyetsizlik oluşabilecektir.

Yeni sistem MYS, sınava girmeyi seçime bırakan yanıyla, bazı öğrencilerin üzerinden sınav stresini alırken, “nitelikli bir lisede” okumak isteyip bunu ancak sınavda alacağı yüksek puan ve yüzde 8’lik dilime girmekle mümkün hale getirebilecek öğrencilerin sınav stresini tüm yıla yayacak.  Bu arada, sınav stresi yüksek bir puan alarak özel liselere burslu yerleşmek isteyen öğrenciler için de devam ediyor; çünkü özel liseler burslu öğrenci alırken, merkezi sınavın ya da kendilerinin yapacağı bir değerlendirme sınavının sonucuna bakacaklar.

TEOG’da sadece son sınıfın müfredatından sorumlu olan 8. sınıf öğrencilerinin, bu sene haziran ayında girecekleri 60 soruluk temel bilimler testinde, 6 ve 7. sınıf konularından da sorumlu tutulacak olmaları, stresi katlayan faktörlerden biri olacaktır. Çünkü TEOG, 8. sınıf müfredatından oluşuyordu. Bu noktada okullara büyük iş düşüyor. Kalan zamanda, 8. sınıf öğrencileri için 6 ve 7. sınıf kazanımlarına geri dönebilecekleri, bu anlamda öğrencileri destekleyecekleri yeni bir planlama yapmaları gerekiyor. Sınavın kapsamının bu yıla özel 8. sınıf müfredatıyla sınırlı tutulması, uygulamaya kademeli biçimde geçilmesi kaygı düzeyini azaltacaktır. Bu arada 6 ve 7. sınıf konularının sınav müfredatına dâhil edilmesi, zaman içinde özel okullara veya etüt merkezlerine talebi arttıracak gibi görünüyor. Her nasıl olursa olsun sınav sorularının ezber bilgiyi ölçmeyen, analitik düşünme becerisini kullanmayı gerektiren, yorumla yanıtlanabilecek özellikte hazırlanması, yeni sınavın eleme ve seçme niteliğini arttıracaktır. 

Liseye geçişte son yıllarda uygulanan tüm sistemler değerlendirildiğinde, okulların öğrenci aldıkları yüzdelik dilimler, yıl bazında ortaya çıkan küçük oynamalarla aşağı yukarı netleşmiş durumda. Yeni sistemin, “nitelikli” sıfatıyla yüzde 8 içinde ele aldığı okullar dışında kalan ve yüzde 12’lik dilime kadar inen skalada, iyi okullar mevcut. İşte bu okullar, sınavda istediği başarıyı yakalayamayıp yüzde 8 içinde yer bulamayan, akademik niteliği yüksek öğrencilerin devam edeceği okullar olacak. Bu okullara, sınavsız mahalli yerleştirmeyle de girecek öğrenciler olacak ve bu ikisi karılacak. Ortaya hayatı temsil eden karma bir profil çıkacak. Bu heterojen dağılım, farklı gelişim düzeylerindeki öğrencileri bir araya getirmesi açısından iletişim becerilerini geliştirecek ve akran öğrenmesini sağlayacak olmasıyla uzun vadede olumlu sonuçlar doğuracaktır. 

ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ BAŞLADI

30 Haziran Cumartesi ve 1 Temmuz Pazar günü 3 oturumda gerçekleşen 2018 YKS sonuçlarının 31 Temmuz’da açıklanmasının ardından TYT (Teme...