Ortaokulun ardından liseye geçişte TEOG
yerine getirilen yeni model, kısa ve uzun vadeli birçok değişimi beraberinde
getiriyor. Hem TEOG hem de daha önceki modellerle karşılaştırıldığında sistem iki
temel farklılık arz ediyor: İlki, yapılacak merkezi sınava katılımın isteğe
bırakılması. Diğeri ise merkezi sınava girmeyen veya sınava girdiği halde
başarılı olamayan öğrenciler için eğitim bölgesine göre mahalli yerleştirme
yapılacak olması. KAYI Okulları Genel Müdürü Deniz Demirtaş, bu sistemin
getireceği yeniliklerle ilgili değerlendirmelerini paylaşıyor.
Liseye geçişte TEOG yerine gelen
yeni modelin temelini oluşturan “eğitim bölgesi mahalli yerleştirme sisteminde”
mahalli diye anılan sınırların geniş çapta ele alınması, öğrencilerin
istemedikleri bir okula gitmek zorunda kalmasını engelleyebilecektir. Sayısı 1
milyonun üzerinde olan, yüzde 92 gibi ciddi bir çoğunluğun devam edeceği ve
sınavsız girilebilecek liselerin; hem potansiyel talebi karşılayacak tür ve
sayıda hem de öğrencilerin akademik ve sosyal gelişimini destekleyecek
nitelikte olması gerekmektedir.
Bir
eğitim bölgesi sınırı içinde, nitelikli okullar ayarında fen liseleri, sosyal
bilimler liseleri, Anadolu liseleri ve meslek liseleri çeşitliliğinde okullar
bulunur hale getirilmelidir. Bu kapsamda sınavsız girilebilecek okulların yeniden
organize edilerek itibarlarının yükseltilmesi, istenerek talep edilir hale
getirilmesi uygun olacaktır. Böyle bir çeşitlilik ve kalite sunulamadığında,
eğitimde fırsat eşitliğinden söz etmek mümkün olmayacaktır.
“Yüzde 9’luk dilimden başlayarak
göreceli olarak nitelikli okulların bulunduğu bölgeye yönelecek ikamet göçü
sebebi ile arzın üstünde bir talep oluşursa açıkta kalan olur mu? Açıkta kalan
öğrenciler, bu beş tercih dışında başka bir okula mı yerleşir?” sorularının
cevaplanması gerekmektedir. Dolayısıyla kendi beş tercihi dışındaki bir okula
yerleştirilen öğrencilerde bir memnuniyetsizlik oluşabilecektir.
Yeni sistem MYS, sınava girmeyi
seçime bırakan yanıyla, bazı öğrencilerin üzerinden sınav stresini alırken,
“nitelikli bir lisede” okumak isteyip bunu ancak sınavda alacağı yüksek puan ve
yüzde 8’lik dilime girmekle mümkün hale getirebilecek öğrencilerin sınav
stresini tüm yıla yayacak. Bu arada, sınav
stresi yüksek bir puan alarak özel liselere burslu yerleşmek isteyen öğrenciler
için de devam ediyor; çünkü özel liseler burslu öğrenci alırken, merkezi
sınavın ya da kendilerinin yapacağı bir değerlendirme sınavının sonucuna
bakacaklar.
TEOG’da sadece son sınıfın
müfredatından sorumlu olan 8. sınıf öğrencilerinin, bu sene haziran ayında
girecekleri 60 soruluk temel bilimler testinde, 6 ve 7. sınıf konularından da
sorumlu tutulacak olmaları, stresi katlayan faktörlerden biri olacaktır. Çünkü
TEOG, 8. sınıf müfredatından oluşuyordu. Bu noktada okullara büyük iş düşüyor.
Kalan zamanda, 8. sınıf öğrencileri için 6 ve 7. sınıf kazanımlarına geri
dönebilecekleri, bu anlamda öğrencileri destekleyecekleri yeni bir planlama
yapmaları gerekiyor. Sınavın kapsamının bu yıla özel 8. sınıf müfredatıyla
sınırlı tutulması, uygulamaya kademeli biçimde geçilmesi kaygı düzeyini
azaltacaktır. Bu arada 6 ve 7. sınıf konularının sınav müfredatına dâhil
edilmesi, zaman içinde özel okullara veya etüt merkezlerine talebi arttıracak
gibi görünüyor. Her nasıl olursa olsun sınav sorularının ezber bilgiyi
ölçmeyen, analitik düşünme becerisini kullanmayı gerektiren, yorumla
yanıtlanabilecek özellikte hazırlanması, yeni sınavın eleme ve seçme niteliğini
arttıracaktır.
Liseye geçişte son yıllarda
uygulanan tüm sistemler değerlendirildiğinde, okulların öğrenci aldıkları
yüzdelik dilimler, yıl bazında ortaya çıkan küçük oynamalarla aşağı yukarı netleşmiş
durumda. Yeni sistemin, “nitelikli” sıfatıyla yüzde 8 içinde ele aldığı okullar
dışında kalan ve yüzde 12’lik dilime kadar inen skalada, iyi okullar mevcut.
İşte bu okullar, sınavda istediği başarıyı yakalayamayıp yüzde 8 içinde yer
bulamayan, akademik niteliği yüksek öğrencilerin devam edeceği okullar olacak.
Bu okullara, sınavsız mahalli yerleştirmeyle de girecek öğrenciler olacak ve bu
ikisi karılacak. Ortaya hayatı temsil eden karma bir profil çıkacak. Bu
heterojen dağılım, farklı gelişim düzeylerindeki öğrencileri bir araya
getirmesi açısından iletişim becerilerini geliştirecek ve akran öğrenmesini
sağlayacak olmasıyla uzun vadede olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder